Başyazarlığı döneminde Rusya Müslümanlarına; Sırâtımüstakim ve Sebîlürreşad’da özel bir ilgi gösteren Mehmet Âkif, onların seslerini duyurması adına oldukça çaba göstermiştir. 1917’deki Ekim
Devrimi sonrası yaşanan süreçte “bağımsızlık” hareketine katılan Müslümanların bu dergilerdeki yazılardan beslenerek bilinçlendiğini de söyleyebiliriz...
İttihad-ı İslam
Sebîlürreşad’daki fikir yürüyüşüne 1908 yılında başlayan
Mehmet Âkif Ersoy, Fatih camisinde yazdığı ve derginin ilk sayısında
yer alan şiirinde babasıyla olan bir anısını paylaşır; “Sekiz yaşında kadardım.
Babam gelir ‘Bu gece sizinle camiye gitsek de gelsek erkence. /Giderseniz
geliniz, sâde orada uslu durun’ deyip alırdı beraber benimle kardeşimi…”[1]
Âkif, şiirin devamında camideki yaşadıklarını da detaylandırır. Fatih Camii
isimli bu şiirinde Mehmet Âkif’in çocukluğuna ve geçmişe duyduğu özlem
de açıkça gözlenir.
Âkif’te gözlenen sadece geçmişe duyduğu özlem değildir,
ümmeti de özler, ümmet birliğini de özler. Bu birliğin tohumları derginin önceki
adı olan Sırâtımüstakim’de atılır. Daha sonra Sebîlürreşad adını
alan dergide Âkif’in ümmet birliği fikirleri daha da güçlenerek devam eder.
Ümmetin bir arada olması gerektiğini her daim vurgulayan Mehmet Âkif, Sırâtımüstakim
ile Sebîlürreşad’a dünyanın dört bir yanından Müslüman
kalemlerden yazı alır. Kimilerini tercüme ederken, kimilerini de olduğu gibi
yayınlar. Âkif’in kaygısı İttihad-ı İslam’dır.
Rusya’ya etkisi
İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra yayın hayatına başlayan
Sebîlürreşad’a dünyanın dört bir yanından gönderilen yazılar; Avrupa
ülkelerinden, Balkanlardan, Hindistan’dan, Yemen’den, Arabistan’dan,
Pakistan’dan, Çin’den ve Rusya’dan gelmekteydi.
En dikkat çekici ve fazla bilinmeyen yazılar hiç şüphesiz
Rusya’dan gönderilenlerdir. Sebîlürreşad’da, Rusya bölgesiyle
ilgili çıkan her yazı, Çarlık rejimi tarafından satır satır okunup, arşivlenmiş,
raporlar haline getirilerek, kendilerince önlemler alınmaya çalışılmıştır. Çok
sonraları, Sebîlürreşad’da yazan isimleri, günümüzde, farklı sahada görmekteyiz.
İki bölümden oluşan bu yazımızda yer alan kimi isimlere, Türkiye’de Cumhuriyet’in
ilanı, Rusya’da ise Ekim Devrimi’nin sonrasında oluşan yeni
zeminlerde rastlamaktayız. Günümüzde bu isimlerin kimileri bilinirken, kimileri
de bilinmemekte. Sovyet rejiminin oluşmasında, bağımsız bir devlet kurma ve
inançlarını özgürce yaşayabilme hayaliyle Rusya Müslümanları gayret
göstermiş ve ağır bedeller ödemiştir. Hiç şüphe yok ki; bu Müslümanların
fikirlerinin oluşmasında Sebîlürreşad’a Rusya’dan yazan kalemlerin
önemli katkısı olmuştur.
Rusya’da yasaklanır
Derginin Rusya’ya girmesi yasaklanır bir dönem. Sebîlürreşad;
Buhara, Kazan, Ufa, Kırım, Petersburg, Odesa,
Orenburg ve Moskova gibi Rusya’nın belli başlı bölgelerine abone
yoluyla ulaşmaktaydı. İslam coğrafyasının Rusya kesiminde yaşayan Sebîlürreşad
yazarlarını ve yazılarını; kendi bölgelerinde gerçekleşen Bolşevik - Ekim
Devrimi’nin 100’üncü yıldönümünde, içinde bulunduğumuz Aralık ayı
itibariyle de, rahmetle andığımız üstadımız Eşref Edib Fergan’ın vefatının
46’ıncı yıldönümünde, yine üstadımız ve Millî Şairimiz Mehmet Âkif
Ersoy’un da vefatının 81’inci yıldönümünde siz değerli okurlara
anlatmaya çalışacağım.
1905 Devrimi
Rusya’da Müslümanların yazılar yazması, fikirler
beyan etmesi 1905 yılı sonrasına daha çok rastlamaktadır. Dönemin Sovyet sosyalistlerinin
öncü devrim dedikleri “1905 Devrimi” gerçekleşmiş, tıpkı İkinci Meşrutiyet
sonrası Osmanlı’da olduğu gibi Millet Meclisi kurulmuş çeşitli etnik
kökene mensup milletvekilleri Duma’ya, yani Meclis’e gönderilmiştir.
Rusya’daki 1905 Devrimi ile Osmanlı’daki İkinci Meşrutiyet’in ilanı birbirine
benzer diyebiliriz.
İlk Duma (Rusya Meclisi)’da yaklaşık 35 tane Müslüman
temsilci vardı. Rusya’da kısıtlı da olsa oluşan fikir özgürlüğü kapsamında çeşitli
gazete ve dergiler Çarlık topraklarında yayın hayatına başlar. Müslümanların
fikirlerini beyan etmeleri kolay olmaz, sansüre uğrarlar, tutuklamalar ve
sürgünler meydana gelir. Osmanlı merkezli Sebîlürreşad’da
yazmaları daha etkileyicidir. Zirâ dergi daha geniş alana hitap etmektedir. Sırâtımüstakim
ve Sebîlürreşad’da yazılar yazan bölge Müslümanları, Rusya Çarlığını
oldukça rahatsız eder.
İlk yazan Müslümanlar
Rusya’dan Sıratımüstakim’de ilk yazan kişi Kazanlı
Halim Sabit’tir. 1883 yılında, Kazan’a bağlı Simbir adıyla da
bilinen Simbirsk’in Küçük Tarhanlı köyünde doğdu. Simbirsk daha sonra Ulyanovsk
adını alarak Rusya Federasyonu’na bağlı bir şehir haline geldi. Yaşamının
neredeyse büyük bölümü eğitim ve öğrenmekle geçen Kazanlı Halim Sabit bir süre,
Ural Nehri yakınındaki Orenburg şehrinde bulunan Hüseyniye
Medresesi’nde müderrislik görevini üstlendi. O dönem Kazan
bölgesinden pek çok genç tahsil için İstanbul’a akın etmekteydi.
Kazanlı Halim Sabit’te bunlardan biri oldu. İstanbul’da Mercan
İdâdîsi’ne kaydını yaptıran Halim Sabit, okuldan artan kalan zamanlarında
da, Fâtih Camii’nde dönemin tanınmış âlimlerinden Dağıstanlı Abdülfettah
Efendi’den dersler aldı. Dârülfünun İlâhiyat’ta öğrenciyke Sırâtımüstakim’de
yazılar yazmaya başlar. Öğrenme aşkı bitmeyen Halim Sabit, Orta Asya’daki
Türk topluluklarının yaşamlarını incelemek üzere Türkistan’a ve Altaylara
yolculuk yapar. Bu gezisinde kayıt ettiği notları, hemşerisi Yusuf Akçura’nın
dergisi Türk Yurdu’nda yayımlanır. Yine bu gezisinde evlenir. 1912 yılında
tekrar İstanbul’a gelir ve ulûm-i
dîniyye muallimi olarak Gelenbevî İdâdîsi’ne tayin edilir. 1914’te Mahmud
Esad Efendi’nin yanında târîh-i dîn-i İslâm ve târîh-i edyân dersleri
müderris muavini olarak ve aynı yıl Mahmud Esad Efendi’nin Şûrâ-yı Devlet
Tanzimat Dairesi reisliğine getirilmesi üzerine müderris sıfatıyla Dârülfünun’un
Ulûm-ı Şer‘iyye Şubesi’nde derslere girdi. Birinci Dünya
Savaşı’nda Almanlar’a esir düşen Müslüman askerlerin hayat şartlarını
incelemek üzere Tunuslu Şeyh Sâlih, Abdürreşid İbrahim ve Ağaoğlu
Ahmet’le beraber Kazanlı Halim Sabit de farklı tarihlerde Berlin’e ziyaret
gerçekleştirir. 1917’de Rusya’da Bolşevik Devrim’in patlak
vermesi üzerine İstanbul – Bakü yolu açılır. Yolun açılmasıyla beraber
Rusya’dan İstanbul’a doğru kimi Müslümanlar göç eder. İstanbul’da, Rusya’nın
Mazlum Milletleri Cemiyeti kurulur. Kazanlı Halim Sabit bu cemiyette, Hüseyinzâde
Ali Turan ve Köprülüzâde Fuad ile birlikte hareket eder. İstanbul’da
yaşadığı ilk yıllarda siyasi yaşam hayli hareketlidir. Hiçbir siyasi harekette
yer almayan Halim Sabit, dönemin hükümetine Rusya ile konularda danışmanlıkta
yapar.
1919 yılından 1939’a kadar ticaretle uğraşan
Kazanlı Halim Sabit bu yıllarda yaşamının büyük kısmını Avrupa ve Baltık
ülkelerinde, Rusya’nın bazı şehirlerinde geçirdi. Azda olsa Türkiye’ye gelip
gitti. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla 1939’da Türkiye’ye döndü.
Avrupa’da yayımlanan ve Türkçeye tercümesi için hazırlıklara başlanan İslâm
Ansiklopedisi’nde; ilkin hazırlık memuru, sonra neşir bürosu kâtibi olarak 1944
yılına kadar görev yaptı. Ansiklopediden hemen sonra, Diyanet İşleri Başkanlığı
Müşavere Heyeti âzalığına tayini yapılan Halim Sabit Şibay 27 Aralık
1946 yılında Ankara’da vefat etti.[2]
Mehmet Âkif gibi 27 Aralık’ta vefat eden Şibay’ın kabri Cebeci Asri
Mezarlığı’ndadır. Eşref Edib
Fergan’ın Mehmet Âkif Ersoy’u anlattığı kitabında da adı geçer Kazanlı
Halim Sabit’in.[3]
Adı son devir din alimi olarak tarihteki yerini alan Halim Sabit Şibay,
1 Ekim 1908 tarihli Sırâtımüstakim’deki ilk yazısı Hutbelere Dâir
başlığı taşımaktadır. Hutbe’yi tanımlar; “Hutbe, Cum’a ve bayram namazlarında,
cem’iyet ve meclislerde, dini, ilmi, siyasi olarak mühim mevzuular üzerine irâd
edilen sözlere ıtlak olunur. Nutuk dahi hutbe ile müteradiftir…”[4]
Vefatının 71’inci yıldönümünde rahmet andığımız Halim Sabit Şibay Sebîlürreşad’da
da yazılar kaleme alır. 28 Mart 1912 tarihli Sebîlürreşad’da Hac ve
Kabe konulu bir yazı dizisine başlayan Şibay’ın buradaki imzası sadece Halim
Sabit’tir. Kazanlı kelimesini kaldırmıştır yazılarındaki imzalarında.
Sebîlürreşad’daki ilk yazısına şöyle giriş yapar; “Hac, Kabe… İki tarihi
kelime. İki kelime ki güya lafız ile manası, sebep ile müsebbibi gibi beraber
olarak tarihin amâk mechulesi içinde karışıp giderler. Öyle ki tarih bunların mebadilerini tayin
hususunda mütezebzib bulunuyor.”[5]
Bilinmeyen yazarlar
İstanbul’da yaşayan Kazanlı Halim Sabit’ten sonra, Sıratımüstakim’de,
Rusya Müslüman coğrafyasından yazan ilk isim A. Sevindik’dir. Günümüzde Başkurdistan’ın
başkenti Ufa’dan yazılarını yollayan A. Sevindik’in ilk yazısının başlığı
“Rusya Müslümanlarında Dil ve Edebiyat”tır. 31 Aralık 1908 tarihli
bu ilk yazısında Rusya Müslümanlarının etnik kökenlerinden bahseder ve Türk
boylarını tarif ederek dilde anlaşamadıklarını anlatır;
“Rusya Müslümanları Avrupa ve Asya kısmı itibariyle,
Tatar, Mişar, Başkurd, Nogay, Kafkaslılar, Kırgız, Türkmen, Sart, Özbek ve
Tacik namlarıyla bir çok kabile ve ensabın birleşmesinden müteşekkil bir
millettir. Dinen ve ekseri neseben hep birdirler. Fakat lisan, âdet ve tarz-ı
muameleleri ayrı ayrıdır. Türkistanlı bir Sart ile (Müslüman olduğu halde)
Kazanlı bir Tatar konuşamaz ve Müslüman namıyla ülfet hasıl edemez. Şive ve
maksudu ifada gösterilen başkalıklar pek büyük müşkülatı mucip olur.”[6]
Sevindik yazısında Rusya meclisindeki 35 kadar Müslümandan
da bahseder ve bunların birbirleriyle Rusça konuştuklarına dikkat çekerek; “Öyle
ise böyle bir kavmin edebiyatı nerede olur? Elbet edebiyattan külliyen
mahrumdurlar.”
Yazısının detayında okuyucularından özür dileyerek,
Osmanlıda ve Rusya’da yaşayan Müslüman Türklerin birbirleriyle anlaşacağı özel
bir dilin oluşturulmasını isteyen Sevindik; “Bundan 20 sene evvel İngiltere’de
bir tek Müslüman yok iken şimdi Liverpool ve Manchester’da yirmi otuz bini
mütecaviz ehl-i İslam vardır. Bunlar gibi Avrupa’da İslamiyeti kabul
edenler daima tezayüt etmektedir. İşte bunlara da dilleri, hurufatları ile
Kuran-ı Kerim gibi dini kitaplar yazmak müşkil olacaktır. Cümlesini kabul eder
suretde vâsi bir alfabe teşkil etmemiz elzemdir” ifadelerine de yer verir.
Yaşamı hakkında bilgilerine ulaşamadığımız Sevindik’in bundan başka bir yazısı
daha yayınlanır Sırâtımüstakim’de.
Mehmet Âkif Ersoy’un Baş Muharrirliğindeki Sırâtımüstakim’de,
bölgeden yazan bir başka Müslüman kalem Troytskili Ahmed Tâceddin’dir.
Abdürreşid İbrahim’le yakınlığıyla da bilinen Ahmed Tâceddin’in ilk yazısı 25
Mart 1909 tarihinde çıkar. “Rusya İslamları” başlıklı yazısında,
bölgede yaşayan Müslümanların etnik kökenleriyle ikamet ettikleri coğrafyaları
kısaca özetleyen Troytskili Ahmed Tâceddin, yine Rusya bölgesinde Müslümanların
Ruslara olan öfkesinin yükseldiğini öne sürer. Osmanlıyı yücelten
sözlere de yer vererek; “Osmanlıların saadeti, bizim saadetimiz demek olduğundan
şu kâfil-i saadet olan devr-i hürriyet bir Osmanlı kalbinde ne gibi te’sîratı
mûcib olduysa bizimde kalbimizde aynı te’sîrat mûcib olmuştur.”[7]
Troytskili Ahmed Tâceddin’in biyografisi, Ufa’dan yazılar yollayan A.Sevindik gibi
fazla bilinmese de memleketi hakkında tahmin yürütmek mümkün. Ön adından, Troytskili kelimesinden yola çıktığımızda,
Rusya bölgesinde iki şehirle karşılaşmaktayız. İkisinin de adı Troitsk
(Troytsk). Bu şehirlerden biri Moskova’ya 40 kilometre mesafede. Diğeri
ise, Rusya – Kazakistan sınırında, Ural dağlarına yakın. Ahmed
Tâceddin’in memleketi ikinci ihtimal olabilir, Ural dağları civarından.
Teârüf-i Mûslimîn
dergisi
Troytskili Ahmed Tâceddin’in Abdürreşid İbrahim’le olan
yakınlığının detayına indiğimizde bu sefer karşımıza Teârüf-i Mûslimîn isimli
dergi çıkmaktadır. Yayın hayatı kısa olan bu dergi fazla bilinmemesine
rağmen, o dönem İstanbul’da yaşayan Rusya Müslümanları adına önemli bir yayın
organıydı. Ahmed Tâceddin ve Abdürreşid İbrahim bu dergide birlikteydiler. 1910
ile 1911 yıllarında 32 sayı olarak yayın hayatını sürdüren Teârüf-i Mûslimîn’in
künyesinde, sahibi olarak Ahmed Tâceddin ve Yakup Kemal, Sorumlu
Müdürü olarak ta Osman Cudi görünmektedir. Bir ibare bulunmasa da başyazarının
Abdürreşid İbrahim olduğu iddia edilmekte.[8]
Yalnız her ikisinin de bu dergide imzalı yazıları mevcuttur.
Enver Paşa - Abdürreşid
Sebîlürreşad’da bir dönem önemli yazılar kaleme alan
Abdürreşid İbrahim, Seyyâh-ı Şehîr unvanıyla da anılır. Abdürreşid İbrahim,
Afrika’dan Japonya’ya kadar olan coğrafyayı dolaşarak tebliğler de
bulundu. Japonya’da İslamiyetin yayılmasını da sağlayan Abdürreşid İbrahim,
bir müddet İstanbul da yaşadı. Osmanlıya ve İslam’a sahip çıkmasıyla da
bilinir. Enver Paşa ile irtibatlı olduğu da bilinen Abdürreşid İbrahim,
Libya’da Bingazi’de yaşadıklarını 14 Mart 1912 tarihli Sebîlürreşad’da
yazıya döker;“Ben bu şark cihetini, ki Enver Paşa’nın taht-ı kumandasında
bulunuyor, biliyorum, bu taraftaki asâkir-i nizamiyemizin nihayet beş yüzü
tecavüz etmez. Onunda bir çoğu sakat makat, hasta, hep eskiden kalma, kalan kısmı
hep mücahidin-i kirâm, gönüllü. Zâbitânımız var, onlar da gönüllü. Bugünkü hâl
ve keyfiyet bunu gösteriyor ki; Enver Paşa’nın ve sair erbab-ı hamiyyetin çalışmaları
sayesinde inşallah mesele tamamıyla bütün âlem-i İslam’ın arzusuna muvafık
hallolunacaktır.”[9]
1857 yılında Sibirya’da, Özbek kökenli bir ailenin evladı olarak
dünyaya gelen, Rusya’da Abdürreşid İbrahimov ve Reşid İbrahim adıyla
da bilinen Abdürreşid İbrahim 1944 yılında Japonya’da vefat etti. Kabri Tokyo’dadır.
Japon Türkolog anlatıyor
Kasım 2017’de Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen, Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğü’nün organize ettiği; 2.Uluslararası Osmanlı Coğrafyası
Arşiv Kongresi vesilesiyle bir araya geldiğimiz, Tokyo’daki Toyo
Üniversitesi Sosyoloji Fakültesi ve Asya Kültürlerini Araştırma Enstitüsü’nün
Profesörlerinden önemli bir Türkolog Nobuo Misawa ile burada Sebîlürreşad
standında özel bir görüşme gerçekleştirdik. Nobuo Misawa, İbrahim’in ilk olarak
1909 yılında Japonya’ya geldiğini ve dönemin Başbakanı ile görüştüğünü
de belirtmekte. Japonya’da Abdürreşid İbrahim’in çok iyi bilindiğini
de söyleyen Profesör Nobuo Misawa Sebîlürreşad’dan da bahsetti; “Benim
ülkemde, Japonya’da, okuyan herkes Sırâtımüstakim’i ve Sebîlürreşad’ı çok iyi
bilir. Asya ve Müslüman araştırmalarında çok özel bir yeri vardır. Her zaman
ilk önce Sebîlürreşad’a bakılır.”
Rus elçiliğinden takip
O dönem Rusya’nın İstanbul Büyükelçiliği İslamcı
dergileri yakın takibe alır. Bu dergiler; Sırâtımüstakim ve Teâruf-i
Mûslimîn’dir. İki derginin de ortak özelliği Rusya Müslümanlarının yazılarına
yer vermesidir. 1910 yılında İstanbul Rus Büyükelçiliği’nden Rusya’ya
bir rapor gönderilir. Rapor, II. Abdülhamid dönemi ve sonrasını
içermektedir. İttihadi Terakki’den Şeyh Said’e, Sırâtımüstakim’den
Musa Kazım Efendi’ye kadar birçok isim raporda yer alır. Sırâtımüstakim,
Abdürreşid İbrahim, Ahmed Agayef ve Ahmed Tâceddin’den özellikle
bahsedilir. Bu rapordan çalışmamızın ikinci bölümünde detaylı şekilde
bahsedeceğiz. Sebîlürreşad’da yazıları yayınlanan diğer Rusya
Müslümanlarına gelince, Kırım’dan İsmail Gaspıralı ve Yakub
Cemal, Kazan’dan Muhammed Ayaz İshaki, eskiden Kazan’a
bağlı olan Simbir,, yeni adıyla Ulyanovsklu Yusuf Akçura, Bakü’den
Mehmet Emin Resulzâde.
Sadri Maksudi Arsal
Yine Rusya Müslümanlarından, bölgesinde Sadri Maksudof
olarak bilinen Kazanlı Sadri Maksudi Arsal’ında yazıları
Sebîlürreşad’da yer almıştır. Rusya’daki gazetelerde yazan Maksudi’nin yazıları
iktibas şeklinde olmuştur. 1880 yılında Kazan’da dünyaya gelen Arsal, 1895 yılında
Rusça öğrenmek üzere Kırım’a geçer. Burada İsmail Gaspıralı ile
tanışır.[10]
Arsal’ın Rusya’daki yaşamı büyük oranda siyasetle geçmiştir. İdil – Ural sahasında
bağımsız bir devlet için çaba gösterdi. Sadri Maksudi Arsal, 1917 Bolşevik
Devrim sonrası Ufa merkezli kurulan İdil-Ural Özerk Devleti’nin
Cumhurbaşkanlığını yaptı. Bolşeviklerle anlaşamaması sonrası üzerine Finlandiya
üzerinden Avrupa’ya geçen Arsal burada Sorbonne Üniversitesi’nde
bulundu. 1925 yılında dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver
tarafından Türkiye’ye davet edildi. Hamdullah Suphi Tanrıöver’de
Sebîlürreşad yazarlarındandır. 1931 yılında, Sadri Maksudi Arsal, Yusuf
Akçura ile birlikte Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşunda yer almıştır. CHP
ve DP’den Milletvekilliği de yapan Arsal 20 Şubat 1957’de İstanbul’da vefat
etti.
Muhammed Ayaz İshaki
Muhammed Ayaz İshaki’nin yazıları Sebîlürreşad’da
Kazanlı Ayaz imzası ile yayınlanmıştır. Kazan bölgesinde 1878 yılında
dünyaya geldi. Bölgedeki Müslüman hareketinin önderleri arasında yer alır.
Çevresinde etkili biri olan İshaki müthiş derecede Rus karşıtlığıyla da tanınır.
Çarlık dönemindeki Rus karşıtlığının bedelini birçok kez tutuklanarak ve
Sibirya ya sürülmekle öder. 1917’nin Mayıs ayında gerçekleşen Tüm Rusya
Müslüman Kurultayı’nda hayli etkindi. Yine aynı yıl Moskova’da
gerçekleşen, Milli Şura olarak ta adlandırılan Müslüman Milli Konseyi
Yürütme Kurulu Başkanlığı’na getirildi. Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevik karşıtı
oldu. Önce Japonya’ya gitti. Burada gazete çıkardı. Ardından Avrupa üzerinden
Türkiye’ye geldi. 1931 yılındaki Kudüs Müslüman Kongresi’nde önemli görev
üstlendi.[11]
22 Temmuz 1954 tarihinde Ankara’da vefat eden İshaki’nin cenazesi, vasiyeti
gereği İstanbul Edirnekapı Şehitliği’nde Yusuf Akçura’nın yakınına
defnedildi. Rusya’daki Bolşevik Müslümanların
önderi Sultan Galiyev hakkında İshaki’nin düşünceleri;“Bizde
gerçek anlamda bağımsızlık hareketi vatanımızda Sultan Galiyev tarafından, dış
ülkelerde ise bizi tarafımızdan yirminci yıllarda başlatıldı.”
Bahsettiğim Rusya Müslümanlarının hepsinin ortak bir
arzusu vardı. Bağımsız Müslüman İdil Ural Devleti. Bu uğurda kimi canından
oldu, kimileri sürgünde vatan hasretiyle vefat etti. Hatta sosyalist saflarda
bile medet umdular. Bundan 100 yıl önce “Ulusların kendi kaderlerini tayin
hakkı” lafına inanarak Bolşevik oldular. Kandırıldılar. Sebîlürreşad’da
yazan Rusya Müslümanlarının, bilinçlenme adına bölge insanını etkilediğini de
söyleyebiliriz. Devam
edecek
Gelecek sayıdaki yazımızdan başlıklar:
*Rusya resmi
belgelerindeki Sebîlürreşad ve yazarlarıyla ilgili raporu ele alacağız.
*Mehmet Âkif’in Rusya
üzerine kaleme aldığı yazıları irdeleyeceğiz.
*Sırâtımüstakim’deki
hangi yazı Çarlık Rusyasını tedirgin etti?
*Sultan Galiyev ile
ilgili yeni değerlendirmelerde bulunacağız.
Sebîlürreşad Dergisi, Aralık 2017, Cild: 42, Sayı: 1023, S:26,27,28
Mehmet Âkif ve Rusya Müslümanları - 2
[1]- Sırâtımüstakim, Sayı: 1, Sayfa: 3,
14 Ağustos 1324, (27 Ağustos 1908)
[2]- Birinci, Ali – Çavdar, Tûba. Halim
Sabit Şibay, TDV İslâm Ansiklopedisi,
Cild: 15, S:336,337
[3] - Fergan, Eşref Edib. Mehmet Âkif: Hayatı, Eserleri ve 70
Muharririn Yazıları, İstanbul, 1938
[4] - Kazanlı Halim Sabit, Hutbelere
Dair, Sırâtımüstakim, Cild: 1 Sayı: 6, 1Ekim 1908, S: 88
[5] - Halim Sabit, Hac ve Kabe, Sebîlürreşad,
Cild: 8 Sayı: 186, 28 Mart 1912, S: 55
[6] - A.Sevindik, Rusya Müslümanlarında
Dil ve Edebiyat, Sırâtımüstakim, Cild: 1, Sayı:19, 31 Aralık 1908, S:300
[7] - Troytskili Ahmed Taceddin, Rusya İslamları,
Sırâtımüstakim, Cild: 2 Sayı: 31, 25 Mart 1909, S: 75
[8] - Özbek, Nadir. İkinci Meşrutiyet İstanbul’unda
Tatar İslamcıları, Müteferrika Yaz 2002, Sayı:21, S:48
[9] - Abdürreşid İbrahim, Afrika’da
Mücahidin-i İslamiyyenin Ahvâline ve Müslümanlığın İstikbaline
Dâir, Sebîlürreşad, Cild:8, Sayı:184, 14 Mart 1912, S:30
[10] - Akpınar, Turgut. Sadri Maksudi Arsal, TDV İslâm Ansiklopedisi,
Cild: 3, S:397
[11]- Bennigsen, A.A., Wimbush, S.E.,
Sultan Galiyev ve Sovyetler Birliği’nde Milli Komünizm, Anahtar Yayınları,
1.Baskı, Nisan 1995, İstanbul, S: 237