Bakü’de kaldığımız üç gece dört gün boyunca iklim devamlı değişkenlik gösterdi.
Rüzgarlı şehir olarak da bilinen Bakü’de sıcağı da gördük fırtınayı da…
İşte Bakü’de geçirdiğimiz dört günün kısa hikayesi...
Bildiğiniz gibi Azerbaycan’da Türkçe sorunu yok. Hemen hemen herkesle rahatça anlaşabilirsiniz. Görünen o ki eskisinden daha da ileriye gidilmiş Türkiye Türkçesinin kullanılması konusunda. Elbette buna televizyon kanallarının ve internet ortamının etkisi büyük. Özellikle gençler Türkiye Türkçesini çok güzel öğrenmişler. Nasıl öğrendiklerini sorduğumuzda TV’den öğrendiklerini söyleyiveriyorlar. Tabii merak da var. Dahası “iki devlet tek millet” olduğumuzun bilincindeler. Bu arada Azerbaycanlıların bildiği yabancı diller arasında Rusça başı çekmekte. Bir hanımefendiyle ayaküstü Rusça meselesini konuştuk. Rusça bilmenin iş bulmayı kolaylaştırdığını söyledi. Coğrafi konum bakımından haklıydı hanımefendi.
Azerbaycanlılar Türkiye’yi çok yakından takip ediyor. Türkiye’deki futbol takımlarını tutmakla kalmıyorlar, taraftarı oldukları takımlar yendiklerinde sokağa çıkıp sevinç gösterileri bile yapıyorlarmış. Bu ve benzeri bilgileri de ülkenin tanınmış sanatçılarından besteci ve söz yazarı Şemistan Ali Zamanlı’dan öğreniyoruz. Şemistan Bey ile, HUDER Genel Başkanı Avukat Hüseyin Kaya’yla birlikte gittiğimiz, Kaya’nın Rize’den çocukluk arkadaşı Yusuf Bey’in mekanında tanıştık. Sadece futbol takımlarını tutmuyorlardı Azerbaycanlılar, Türkiye’deki siyasi partileri de tutuyorlar. Hatta bu bahiste fikir geliştirip sohbetler edenlere de tanık olduk. Bu durumu oradayken hiç garipsemedik. Zira Türkiyeliye “gardaşımız” diyorlar, Türkiye’yi oldukça benimsiyorlar, kendilerinin de vatanı olduğunu söylüyorlar.
***
Bakü’de Türkiye bayrağını her yerde görmek mümkün. Sebilürreşad Derneği Genel Sekreteri Metin Şehitoğlu ile beraber tanıştığımız Azerbaycan İlimler Akademisi’nin hocalarından Eşgane Hanım’ın bizi götürdüğü akademisyen Hatice İskenderli Hanımın çalışma odasında bunu net olarak gördük. Hatice İskenderli’nin masasında gözümüze ilk çarpan şey üçlü bayraktı. Türkiye, Azerbaycan ve Yeni Azerbaycan Partisi’sinin bayrakları bir arada ve baş köşede idi. Hatice Hanım aynı bayrakların evinde de olduğunu gururla anlattı. O an dalıp gittim. Hüzünlendim. Kendi kendime sordum, “Acaba bunu Türkiye’de kaç kişi biliyor?” diye.
Hatice İskenderli’nin odasında çiçekler vardı çeşit çeşit… Kurutulmuş faydalı bitkileri anlatırken ne içmek istediğimizi sordu. Bildiğiniz yerli çayımızdan istedik, siyah çay. Çayın yanında ikramlarda bulundu. Bu ikramları da masaya serdiği sofrada servis etti. Dört kişiydik ve hep beraber sofraya geçtik. Buna şaşırdığımızı anladı ve başladı anlatmaya. Annesi devamlı tembih etmiş. Ne yerseniz yiyin ama sofrasız olmasın demiş. Ayrılırken kitabını da hediye etti. Hatice İskenderli Hanımın yazdığı ve kütüphanemize getirdiğimiz kitabı, meşhur Azerbaycanlı klasik dönem şairi Nebati ile ilgili, Nebati’nin Sanatkarlığı.
***
Hatice İskenderli ve Eşgane Hanımlardan bulunduğumuz binanın arka tarafında akademinin kütüphanesi olduğunu öğrendik. Metin Şehitoğlu ile birlikte oraya gittik. Kütüphane müdiresi bizi çok iyi karşıladı. Biraz kitapları inceledik. Sebilürreşad Genel Yayın Yönetmeni Fatih Bayhan ile birlikte kaleme aldığımız “İslam’ın Rusya’daki Ayak İzi: Sultan Galiyev” kitabını kütüphaneye takdim ettik. Azerbaycan Milli Kütüphanesi’ne de vakit darlığından gidemesek de, Yunus Emre Enstitüsü Bakü görevlilerinden Nurane Tağiyave Hanım vasıtasıyla kitabımızı ulaştırdık. Malum, Galiyev’in yaşamının bir bölümü Bakü’de geçmişti. Kitabın burada bulunması önemliydi. Bu arada kitap 30 Nisan’da matbaadan çıkmış ve hemen dağıtıma verilmişti. Bizimde Bakü yolculuğu 1 Mayıs’ta başladığından yanımıza 15 civarında Sultan Galiyev kitabı almıştık. Heyecanlıydık. Kitabı ne biz ne de diğer arkadaşlar incelemiş değildi. Aklımız kitapta kalmasın diye alelacele yanımızda kitap da getirmiştik. Böylece dostlarımıza Bakü’de imzalayıp hediye etmek nasip oldu. Sadece Sebilürreşad Yayın Kurulu Başkanı Recep Garip’e yolculuk hazırlığı esnasında kitabı Ankara’da takdim etmiştik. Orada bulunduğumuz süre içerisinde, Sebilürreşad ve EkoAvrasya heyetini güzel şekilde karşılayan Yunus Emre Enstitüsü Bakü Başkanı Cihan Özdemir Bey Sultan Galiyev kitabını ilk takdim ettiğimiz kişi olurken, ikinci kitap takdimini Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili ve gazeteci – yazar Ganire Paşayeva’ya yaptık. Tabii bunlar planlı değildi ve takdimler kendiliğinden olmuştu. Asıl hediyelerimiz Safahat ve Sebilürreşad nüshalarıydı. Sultan Galiyev’i çok iyi bilen ve Türkiye’de de ciddi biçimde tanınan Ganire Paşayeva’nın takdim sonrası söylediği sözleri de buraya alıyorum:
“Türk dünyasında Sultan Galiyev’in daha iyi anlaşılması adına bu çalışmayı önemsiyorum. Kitabın yazarları Fatih Bayhan ve Mehmet Poyraz’ı tebrik ediyorum. Türk ve Müslüman dünyasının gençleri mutlaka bu kitabı okumalı.”
***
TOBB Üniversitesi hocalarından Prof. Saleh Altunsoy da bizimle birlikteydi. Azerbaycanlı Saleh Hocamız aynı zamanda Sebilürreşad’ın yazarı ve yayın kurulu üyesidir. Bakü’ye vardığımızda misafir olarak değil de, daha çok ev sahibi gibi davranması bizleri mahcup etti. Bizlere, Sovyet ve Ermeni işgallerini anlattı. Ülke tarihi hakkında bilgiler de aktaran Saleh hocamıza özellikle teşekkür ediyorum.
Sebilürreşad’da Azerbaycan’ın ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ülkenin bağımsızlık tarihinde öncü isim olan Mehmet Emin Resulzade ile Mirza Bala Mehmetzade uzun süre Sebilürreşad’da yazılar kaleme almıştır. Rahmetle andığım ve geçtiğimiz yıllarda her ikisini de Sebilürreşad’da biyografi türündeki yazılarımda anlatmaya çalıştığım Resulzade ile Mehmetzade aynı zamanda Müsavat Hareketi’nin liderleriydi. Bu ziyarette Müsavat’ı yaşatan ve Sovyet döneminde ilk komünizm karşıtı hareketi başlatan Rauf Arifoğlu Beyle bir araya gelme fırsatımız oldu. Hüseyin Kaya ve Fatih Bayhan’la birlikte Arifoğlu ile Elçibey ve Heydar Aliyev üzerine, Azerbaycan hakkında güzel sohbet gerçekleştirdik.
***
Bakü’de kaldığımız 3 gece 4 gün boyunca iklim devamlı değişkenlik gösterdi. Rüzgârlı şehir olarak da bilinen Bakü’de sıcağı da gördük fırtınayı da… İçimizde en tedbirlisi editörümüz Nizameddin Duran Hocamızdı. Güneşten korunmak için şapka bile almıştı yanına. Bakü Türk Anadolu Lisesi’nin açık hava etkinliğinde güneşten epey etkilendiğimi söyleyebilirim.
***
Bakü’deki son etkinlik Hazar Üniversitesi’ndeydi. Burada kültür – sanat editörümüz Cevat Akkanat ile kütüphaneyi aramaya koyulduk.
Kütüphanenin girişinde öğrencilere mahsus olduğu belirten yazıyı gördük. Azerbaycan Türkçesindeki yazılar rahatlıkla okunabiliyor. Beş on dakikalık hassasiyetle pek çok kişi Azerbaycan Türkçesini anlayabilir. Kelimelerin çoğu bizim eski Türkçemiz. Kütüphane sorumlularının bulunduğu bankoya gelip burasının öğrencilere mahsus olduğunu öğrenince giriş için müsaade istedik. Kütüphaneyi rahatlıkla gezebileceğimizi söylediler. Cevat Akkanat ile kitapları ve dergileri incelemeye başladık. Ardından bilgisayar başına geçmek istedik. İşte tam o anda internet gitti. İnternet bağlantısındaki sorunu gidermek adına bize yardımcı olmaya çalışan son sınıf öğrencisi Melek Seyidova ile tanıştık. Yazıya, özellikle hikâye ve şiire meraklı. Safahat’ı, Mehmet Âkif’i ve İstiklal Marşımızı biliyor. Sebilürreşad’ı sordu bize, kısaca anlatmaya çalıştık. Okumaya meraklı, özellikle Türkiye’de çıkan kitaplara. Kardeşi de Ankara’da okuyormuş. Kitaplar rica etti. Dönüşte ilk işimiz ona ve Yunus Emre Enstitüsü’nden Nurane Tağiyeva Hanıma kitap yollamak oldu.
***
Sebilürreşad Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Bayhan ile EkoAvrasya Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eren’in girişimleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TİKA Bakü ve Yunus Emre Enstitüsü Bakü’nün katkılarıyla gerçekleşen “Âkif’ten Vahabzade’ye İstiklal” etkinliğinin her iki ülke adına önemli olduğunu vurgulamak gerekiyor.
Her iki ülke arasında bağların sıkı olması temennisiyle emeği geçen herkese teşekkürler.
MEHMET POYRAZ
SEBİLÜRREŞAD DERGİSİ MAYIS 2019 SAYI: 1040