Yerel halkın kağıt parayı kabul etmemesi Osmanlı banknotunun değerini düşür. Irak Cephesi’ne gelen Cihat birliği Asya Taburu bu duruma şaşırırken, banknotun değerlenmesi için Halil Paşa çözümler üretir.
BİRİNCİ Dünya Savaşı’nın başlama nedeni ekonomiye dayalıydı. Sömürülecek zengin topraklar sadece Darü’l-İslâm’ın Osmanlı coğrafyasında kalmıştı. Bir de Afganistan vardır, fakat daha o zamanlar o kadar cazip değildir. Osmanlı Devleti, sömürgeci Batı’ya karşı kahramanca savaşır. Savaş boyunca, dünyanın yüzlerce kilometre yürüyen tek ordusuna sahip olan Osmanlı, bu haliyle de büyük ihtimalle tarihte ayrı bir yere sahiptir. Irak’tan Kafkasya’ya, Erzurum’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Filistin’e, Kanal Cephesi’ne, Çanakkale’den Irak Cephesi’ne yürüyen bir ordu düşünün… Osmanlı Ordusu, savaş boyunca devamlı hareket halindedir. Konumuz gereği ele alacağımız Irak Cephesi’nde, Türk Ordusu’nun tamamı Anadolu’dan gitmiştir. Anadolu’dan giden askerler arasında Rusya adına savaşa katılan ve sonrasında da Batı Cephesi’nde Almanlara esir düşen, Cihad-ı Ekber ilan edildiğinde Osmanlı adına Irak Cephesi’ne giden Asya Taburu da vardır.
Bu taburun askerleri Rusya Müslümanlarından oluşmaktaydı ve çoğunluğu İdil – Ural sahasından olmak üzere Kırım, Türkistan ve Kafkasya’dandı. Savaşa Rusya adına katılan bu Müslümanlar esir düşüp Almanya ve Avusturya’daki kamplarda tutulmaya başlanmış, İstanbul’un Cihat ilan etmesiyle Osmanlı saflarında İngilizlere karşı savaşmaya gönüllü olmuşlardı.
1916’nın Mayıs ayının ilk günlerinde İstanbul’a özel trenle gelen 1000 kişilik Asya Taburu, sonbaharda Irak Cephesi’ne gitme emri alır. Anadolu’dan Suriye’nin Cerablus şehrine geçerken ilginç bir durumla karşılaşırlar. Kendilerine maaş olarak verilen kâğıt paranın buralarda hiç kıymeti olmadığını anlamakta zorlanırlar. Zira kendi ülkelerinde, Almanya ve Avusturya’da hiç böyle bir durum ile karşılaşmamışlardır. Öte yandan, daha önce de böyle bir şey duymuş değillerdir.
Asya Taburu askerlerinden Hidayet Çavuş yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Yine trenle yol çıktık. Bu civardaki köylerin bir kısmı Kürt köyleriydi. Köy ahalisi askere bulgur hazırlamakla meşguldü. Sadece orada askerlere üzüm, karpuz ve yoğurt satmaya gelen Araplar samimi değillerdi. Onlar bizden kâğıt para almak istemiyorlar, sadece altın ve gümüş para soruyorlardı. Biz ilk defa kâğıt para almak istemeyenleri görünce şaşırdık. Kâğıt parayı alan da değerini azaltarak almaya, bir lirayı iki mecidiye olarak hesaplamak istiyordu. Yoldaşlarımız, ‘Bu nasıl söz? Kâğıt parayı tanımamak, devleti tanımamak değil mi? Biz devletten bu paraları alıyoruz!’ diye kızmakta haklılardı. Çünkü onlar bugüne kadar hiçbir devlette altın, gümüş, kâğıt paraları ayırt edenleri görmemiş ve işitmemişlerdi. Hükümetten çok zorlukla aldıkları on on beş kuruş kağıt paralarını kendi istedikleri gibi harcayamamaları, askerlerin durumunu zorlaştırıyordu. Askerler vatan hasretiyle yanarken, Arapların ‘Türkler yenilirse onun kâğıt parasını kim alır?’ diye düşünmeleri askerler arasında nefret uyandırıyordu.”
Asya Taburu, burada para konusunda yaşadıkları sıkıntının daha fazlasını ilerleyen zamanlarda Irak’ta yaşar ve zamanla bu duruma alışır.
Osmanlı ilk kâğıt parayla 1840 yılında, Sultan Abdülmecid döneminde tanıştı. “Kaime-i Nakdiye-i Mutebere” adıyla para yerine geçen kâğıt, para olmaktan çok, faiz getirili bir borç senedi veya hazine bonosu niteliğinde çıkarıldı. Bu paralar matbaada basılmıyordu. Elle hazırlanıyor ve her birine resmî mühür vuruluyordu. Bu durum, kaimelerin kolayca sahtelerinin yapılmasını beraberinde getirdi ve kâğıt paraya bir güvensizlik oluşturdu. Sahte paranın önlenmesi adına 1842 yılından itibaren kaimeler matbaalarda basılmaya başlandı ve el yapımı olanlarla değiştirildi.
Daha savaşa girmeden, 3 Ağustos 1914 tarihinde Osmanlı Bankası banknotlarına tedavül zorunluluğu getirilir. Böylelikle banknotların piyasada altın sikke gibi alınıp verilmesinin önü açılır. Aynı yıl, 5 Ekim günü de altın ihracı yasaklanır. Bütün savaş boyunca da Almanya ve Avusturya – Macaristan’dan borç alınır. 161 milyon lira tutarındaki kâğıt para piyasaya sürülür.
Savaşın başlamasıyla, para sistemindeki sorunları gidermek adına, devletin uzun yıllardır gündeminde olan Tevhid-i Meskukat Kanunu çıkarılır. 8 Nisan 1916 tarihli bu kanuna göre 1 lira, 100 kuruş olarak belirlenir. Savaş masraflarını karşılamak için kâğıt para daha çok basılmaya başlandı. Bu haliyle ekonomiyi de olumsuz etkileyen kâğıt parayı o dönem Anadolu, Irak ve Suriye köylülerinin önemli bir çoğunluğu tanımıyor ve bilmiyordu. Mallarına karşılık olarak devamlı madeni para talebinde bulunuyorlardı. Vaziyet böyle olunca, köylülerle yapılan alışveriş öncesi eldeki kâğıt para, madenî paraya dönüştürülüyor, ardından da ticaret gerçekleşiyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Irak’ta bulunan İngilizler, Osmanlı ekonomisine müdahalede bulunurlar. İngilizlerin hesabına göre 1 altın Türk lirası, 140 gümüş akçe, 1 mecidiye de 22 buçuk ufak gümüş akçeye karşılık gelir. İngilizler, Osmanlı’nın kâğıt parasını da tedavülden kaldırırlar. Bölgede hiçbir hükmü yoktur kâğıt paranın. Araplar bu yüzden Osmanlı’nın kâğıt paralarını hiçbir şekilde kabul etmezler. Arap tüccarlar halktan aldıkları altın ve gümüş paraları İngilizlere verir ve bu yolla ticaret yapıyorlardır. Kimi Arap tüccarlar, Osmanlı’nın değil de İngilizlerin tebaası gibi hareket ediyordu. Osmanlı askerleri bu hal üzere Irak’ta İngilizlerin geliştirdiği ekonomi politikasından etkilenirler. Askerlerde altın ve gümüş para yoktur, kâğıt paraları vardır. Erzakları ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırlar.
Askerlerin kâğıt para sıkıntısı başka tüccarlar tarafından kısmen de olsa çözülür. İstanbul veya Anadolu’ya geçip ticaret yapan tüccarlar, askerlerden kâğıt paraları çok düşük değerden alıyorlardır. Askerler buna mecburdurlar, zira yapacak bir şey yoktur. Askerlerin pazara götürüp tüccarlarla takas ettiği altı yedi kâğıt lira, 1 altın lira değerinde oluyordur. Irak’ta Osmanlı askerinin ihtiyaçlarını kâğıt para ile karşılamak neredeyse olanaksızdır. Bu durum Osmanlı Ordusu’nu zor duruma sokar. 17 Aralık 1915 tarihinde Irak Komutanlığı’na müracaat eden Semave Kaymakamı Aziz Bey, kendisine yollanan 46 adet banknot ile alışveriş yapmanın imkânsız olduğunu bildirir. Banknotları iade edeceğini ve karşılığını madenî para olarak almak isteyen Aziz Bey’in aşiretlere vereceği ödeneği kalmamıştır.
18 Mart 1916’da 13’üncü Kolordu ile 18’inci Kolordu’nun yanı sıra İran’daki harekâta dörder bin, Süvari Tugayı’na bin lira, altın ve ufaklık olarak gönderilir.
Osmanlı banknotunun buradaki itibarsızlığı ve madenî para karşısındaki değersizliği, savaş yılları boyunca artan bir değişme gösterir. 1916’nın Ekim ayında, Hay bölgesinde 2000 lira, 800 kâğıt liraya denk geliyordu. Mayıs 1917’de 100 kuruşluk banknot, İstanbul’da 35 kuruş ederken Konya’da 30, Halep’te 25, Musul’da 10, Bağdat ve civarında 8 kuruş etmekteydi.
Bağdat’tan Türk Ordusu’nun ayrılmasıyla beraber banknotun değeri iyice düşer. 3 ilâ 3 buçuk kâğıt lira, 1 altın liraya düşmüştür. 1918 yılının ilkbaharına gelindiğinde, Musul’da 1 altın lira 6 ilâ 6 buçuk kâğıt lira ediyordu. İstanbul’da ise 3 ilâ 3 buçuk kâğıt lira, 1 altın lira tutarındaydı. Kerkük’te durum daha kötüydü. 1 altın lira, 7 ilâ 7 buçuk liraya denk gelmekteydi.
23 Kasım 1916 günü, Irak Cephesi’nde bulunan VI. Ordu Kumandanı Halil Paşa, Osmanlı banknotunun değerinin artması için bir dizi önlemler alınması için emir yayınlar. Buna göre VI. Ordu bölgesinde yer alan, Bağdat, Musul, Zor ve İngilizlerin olmadığı Basra’nın bir bölümünde altın paralar Halil Paşa tarafından tedavülden kaldırılır. Riayet etmeyenlere ağır cezaların da geldiği bu uygulamada pek başarılı olunamaz. Halil Paşa 31 Ekim 1917’de Başkumandanlık Vekaletine yazdığı raporda, bölgede kağıt paranın bir türlü geçerli akçe olamadığından yakınır. Savaşın sonlarına doğru 1 liralık banknot 10 guruş ederindedir. Kağıt paranın böyle olması sivil halk açısından bir sakıncası yoktur. Fakat bölgede görevli askerler, memurlar ve bunların aileleri epey etkilenir. Devletten kağıt para şeklinde maaş alıyorlardı. Resmi olarak paraları yüklüce vardır ama tüccarın, esnafın gözünde değeri düşüktür. Osmanlı banknotunun değerinin yükselmesi için Musul Valiliğinden VI. Ordu Kumandanlığına bir öneri gelir. Ordunun olumlu baktığı öneriye göre, bölgede devlet vergi toplarken kağıt para tahsilatına da önem verilecektir. Örneğin vergi borcu150 guruş ise, vatandaş bunun 15 guruşu kağıt para olarak ödeyecektir. Uygulama işe yarar. 1 liralık banknotun değeri iki ay gibi sürede 10 guruştan 18 guruşa yükselir. Kağıt para bu şekilde değer kazanmaya devam ederken, İstanbul’dan, Dahiliye ve Maliye Nezaretlerinden tepki gelir. Dönemin hükümeti bu şekilde vergi toplanmasına karşı çıkar.
Halil Paşa vergi toplama uygulamasının bu haliyle devam etmesi için Dahiliye ve Maliye’ye yazı yollar. Paşa’nın isteğine yanıt verilmez. Osmanlı banknotun yeniden değerini yitirmeye başlar ve topraklarını da.
Kaynaklar: I-ATASE Arşivi, II-Orhan Avcı, Irak’ta Türk Ordusu 1914 - 1918, Vadi Yayınları, 1.Baskı, Ocak 2004.III-Yana Milli Yul Dergisi, Berlin, 1932, Sayı:2. “Arap alfabesiyle Tatarca yazılmış metni çeviren Kazan Müslümanlarından İlyas Miftakhov’a teşekkürler.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder