Rusya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rusya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Mayıs 2020 Cuma

Ahmet Bey Ağaoğlu Azerbaycan'ı uyandırmıştı!

Ahmet Bey Ağaoğlu'nun hayatında Mayıs ayının ayrı bir yeri var. Bu ayda Malta'ya sürgüne gönderildi, sürgünden döndü ve 19 Mayıs 1939 günü hakkın rahmetine kavuştu. Günümüz Azerbaycan devletinin de oluşmasına katkı sunan Ağaoğlu Avrupa'ya ilk tahsile giden Azerbaycanlıdır ve Rusya Müslümanları kongrelerinin de ilk fikir sahiplerindendir. Özellikle Cemaleddin Efgani, Abdürreşid İbrahim ve İsmail Gaspıralı, Ağaoğlu'nun fikir dünyasını şekillendirmiştir...


Azerbaycanlıların uyandırılması gerektiğini daha ortaokul öğrencisiyken farkına varan Ahmet Bey Ağaoğlu bu uğurda vereceği mücadelenin fitilini 1900’lerin başında Bakü’de “Neşr-i Maarif Umur-ı Hayriye Cemiyeti İslamiye” derneğini kurarak ateşler.

Derneğin başkanı Zeynelabidin Tagiyev’dir. Zengin bir işadamı olan Tagiyev, Ağaoğlu ve arkadaşlarının yaptıkları uyanış hareketinin her safhasında yer alıyor, önemli maddi desteklerde bulunuyordu. Rusya’daki Müslümanların yararlanabileceği Kur’an-ı Kerim tercümeleri o dönem bulunmadığından, Keşfü’l Hakayık adıyla Türkçe tefsir yazdıran Tagiyev, İstanbul’a müderris yollamış, yardım talebinde bulunmuştur.

Ahmet Bey Ağaoğlu, Ali Bey Hüseyinzade, Ali Merdan Topçubaşı ve İsmail Gaspıralı’nın çalışmalarıyla, dil olarak Türkçeye, siyasi olarak Rusya’ya ve inanç olarak da İran’a bağlı olan Azerbaycanlılar gerçek kimliklerine sahip olmaya başlamışlardır.

Özellikle Ağaoğlu ve Hüseyinzade Osmanlılarla kültür birliğini açık bir şekilde savunmuş, Azerbaycanlıların gerçekten kim olduklarını bulmalarında önemli çalışmalar yapmışlardır. İkili hakkında Rus tarafı da boş durmamış, mealen: “Bunları İttihatçılar Turan İmparatorluğu için kullanıyorlar” demişlerdir.

Zaten Ruslar kimliğini arayan ve bunu isteyen Müslüman vatandaşlarına ya “Pantürkist” demiştir, ya da “Panislamist!”


MEHMET POYRAZ

SEBİLÜRREŞAD DERGİSİ MAYIS 2020 SAYI: 1052


Yazının tamamını okumak için...



Sultan Galiyev gerçeği

Zeki Velidi Togan’ın ifadesiyle, “Millî komünizm akımının başlatıcısı, Asya’daki Müslüman Türkleri federal bir sosyalist devlet içinde birleştirme çalışmalarıyla tanınan Kazanlı Türk düşünce ve siyaset adamı” Mir Said Sultan Galiyev’e, bu tanıma gelinceye kadar hangi hüviyetler yakıştırılmadı ki: 
Milli komünist, komünist, Turancı, Türkçü, milliyetçi… Kimi milliyetçiler Bolşevik işbirliğinden dolayı kabul etmediler Galiyev’i, kimi solcular da Stalin’e ve Sovyet Rusya’ya sözde ihanetinden dolayı. Peki, Galiyev’in mücadelesi ve ideali ne olacak? Bu kimlik erozyonundan sağ çıkabilecek mi? Avrasya alternatifi uğruna Lenin ve Stalin’le işbirliğinden “milliyetçi miydi, İslamcı mı” tartışmalarına, 80 küsur yıl önce Doğucu düşüncelerle harmanlayacağı Sosyalizm’i başta Müslüman ülkeler olmak üzere sömürgeleştirilen mazlumların coğrafyasına ihraç etme hayalinden idamına… 
İşte özetle, Sultan Galiyev’in hayatı:
13 Temmuz 1882’de, günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Özerk Başkurdistan’ın Ufa şehrine bağlı Kırımsakalı kasabasının Elimbetova köyünde öğretmen bir babanın oğlu olarak gözlerini açtı dünyaya. İdil-Ural sahasında yer alan bu topraklarda, dönemin öğretmenleri aynı zamanda köyün sağlık ve hukuk danışmanı, kimi zaman da cami imamıydı; üstelik devlet tarafından ödenen bir maaşları da yoktu. Köylülerin, mahalle sakinlerinin topladığı paralarla geçimlerini sağlıyorlardı. Hâsılı fakir bir aileye doğdu Sultan Galiyev. Dinî bilgilerden Rusçaya, birçok farklı konuda ilk eğitimini babasından aldı.

MEHMET POYRAZ
DERİN TARİH DERGİSİ MAYIS 2020 SAYI: 98

2 Mart 2020 Pazartesi

Esir kamplarında Cihada teşvik

1.Dünya Savaşı patlak verdiğinde yüz binlerce Rusya Müslümanı gönülsüz de olsa Çarlık Rusya ordusunda yer almış, daha doğrusu buna zorlanmıştı. Tebaası oldukları ülkenin Osmanlı’ya karşı savaştığını biliyorlardı. Çar rejiminin Osmanlı cephelerinde savaşmayacaklarını belirtmesi onları yatıştırabilmişti.
Almanlarla savaşın başlaması yüzbinlerce Rus askerinin esir düşmesine yol açar. Büyük kısmı Rusya Müslümanlarıdır ve çoğu kendiliğinden teslim olmuştur. Şunu da ekleyelim: Almanlara esir düşer düşmez yetkililere, Osmanlı tarafında savaşmak istediğini söyleyen binlerce Müslüman olmuştur. Bu haberi İstanbul’a bildiren Berlin memnundur. Vaziyeti öğrenen Enver Paşa da Almanya’nın memnuniyetine ortak olur.1 Sonuçta orduya takviye bir kuvvet gelecektir.
Almanların yıllardır süren projeleri gereği Müslümanlarla iyi ilişkiler kurulması gerekiyordu. Rus, İngiliz ve Fransız ordularından esir düşen Müslüman askerlere dahi iyi muamele edilecek, evlerindeymişler gibi ilgi gösterilecekti. 30 Ağustos 1914’te İstanbul elçisi Wan genheim tarafından Alman Dışişlerine çekilen telgrafta esir düşen Müslümanlar hususunda tavsiyeler bildirilir. Kendisine ilham veren kişi ise Osmanlı Meclis-i Mebusan üyesi, İttihat ve Terakki çevresinden Şekip Arslan’dır. Wangenheim ile yaptığı görüşmede esir Müslümanların İstanbul’a, halifenin yanına gönderilmesinin İslam dünyasında coşkuyla karşılanacağını söyleyen Arslan, bunun şimdiye kadar yapılan propagandalardan daha olumlu sonuç vereceğini belirtmiştir.2 14 Kasım 1914 günü İstanbul’da Cihad-ı Ekber ilan edilince Şekip Arslan’ın arzusu da, Almanların isteği de gerçekleşir. Payitahtta bayram havası vardır. Zira Alman esir kamplarında tutulan farklı ülkelerin tebaasından Müslümanlar getirilmiş, dünyaya Müslümanların birlik olduğu mesajı verilmiştir.

MEHMET POYRAZ
DERİN TARİH DERGİSİ MART 2020 SAYI: 96

15 Kasım 2019 Cuma

Cihad-ı Ekber ve Asya Taburu

14 Kasım 1914 günü Cihad-ı Ekber'in ilan edilmesinin ardından ümmet bilinciyle yaklaşık iki yıl Irak Cephesi'nde savaşan ve Abdürreşid İbrahim'in katkısıyla Rusya Müslümanları'ndan oluşan Asya Taburu'nu anlatmaya gayret ettiğimniz bu çalışmada, kahraman askerlerimizin o dönem yaşadıklarına kısaca değindik. Süreli bir yayında Asya Taburu hakkında en kapsamlı çalışmayı yaptığımıza inanırken temennimiz onların unutulmamasıdır.


Birinci Dünya Savaşı’nda Çarlık Rusya ordusunda askere alınmalarının ardından esir kamplarına düşenlerle gönüllü olarak teslim olanların ve buradan da Cihad – ı Ekber’in ilan edilmesiyle Osmanlı ordusunda yer alarak iki yıla yakın bir süre, 1916 – 1918, Irak Cephesi’nde kahramanca savaşan Asya Taburu’nu oluşturan Rusya Müslümanlarını anlatmaya çalışacağız.

Bildiğiniz gibi, Birinci Paylaşım Savaşı başladığında Almanya, Osmanlı ve Avusturya – Macaristan devletleri müttefikti. Öte yandan Almanların yıllardır süren İslâm projeleri gereği Müslümanlara her zaman iyi davranmaları gerekiyordu. Hatta Rus, İngiliz ve Fransız ordularından esir düşen Müslüman askerlere bile çok iyi davranılacak, evlerindeymişler gibi ilgi de gösterilecektir. 


MEHMET POYRAZ

SEBİLÜRREŞAD DERGİSİ KASIM 2019 SAYI: 1046


Yazının tamamını okumak için...