Vefatının 100.yıldönümünde rahmetle yâd
ettiğimiz II.Abdulhamid, halkını ve ümmetini düşünmemiş olsaydı, çok kanlı
biçimde İttihat ve Terakki’nin meşrutiyet isteklerini geri çevirir, ardından 31
Mart Olayı hiç yaşanmazdı.
Batı’nın Jön Türkler dediği,
bir devrin bitişini ateşleyen, İttihat ve Terakki’nin dayatmasıyla, II.
Abdulhamid’in baskılara ve çıkan olaylara dayanamayıp 1908 yılında ilan ettiği II.
Meşrutiyet esasında bir ihtilaldi. Dünyadaki ilk sosyalist devrimin
gerçekleştiği Paris caddelerinde kaytan bıyıklarını bükerek dolaşan, o ara İstanbul’da
olmayan, şehrin bayağı sosyal(!) mekanlarında, kafelerinde ayak ayaküstüne
atıp, kendilerine göre; yeni modern fikirlerin ve entelektüel yazıların,
esasında oryantalist cümlelerin olduğu Fransızca gazete ve dergilerden beslenen
Osmanlı’nın bu genç beyleri, 1908’de, ileride imparatorluğu parçalayacak
olan bir devrime imza atmışlardır.
Halbuki, devrimler bütünleyici mahiyetler taşır. Bu
konuda genel kanı budur. Dünya ölçeğinde ele alırsak, devrimler, yani
ihtilaller bütünleyici kaygılardan dolayı ortaya çıkmıştır. İttihat ve Terakki
üyesi Osmanlı›nın gençleri, Paris caddelerini aşındıracaklarına,
kafelerinde gazete–dergi okuyup aslında; atalarının Avrupa’ya kuşatmadan
sonra bıraktığı, ardından yaşadığı dönüşümle Batı kültürünün en başlarında yer
alan kahvesinden yudumlayacağına, Fransa’nın kırsalında dolaşıp köylülerle
tanışsalardı, kenar mahallelerdeki işçilerle sohbet etmiş olsalardı,
Osmanlı’nın kaderiyle oynamamış olurlardı. Yine Osmanlı’nın bu gençlerinin, en
azından, 1789’da başlayan ve 10 yıl kadar süren kanlı Fransa devrimini,
sonrasında Sovyet Rusya’ya ilham verecek olan, 1871’de Paris’te
iki ay iktidarda kalabilen yerel sosyalist hükümetini iyi okumuş olsalardı,
muhtemelen düzene karşı gelme düşüncelerinde olumlu yönde bir değişiklik
meydana gelebilirdi. 1908’den onlarca yıl önce, Fransa’da komünist
tarzda yönetim biçimi ortaya çıkmış, dönemin rejimi bunu çok kanlı da olsa
engellemişti. Devrin en güçlü sömürge devletlerinden olan Fransa’dan her türlü
beslenen İttihat ve Terakki’nin, Batı’daki şarkiyatçıların, oryantalistlerin
ürünü olduğunu iddia edecek olursak, bu konuda yanılma payımız çok düşüktür.
110 yıl önce meydana gelen, Batı’nın güzellemeleriyle; Genç Türkler’in, Genç
Osmanlılar’ın büyük başarısı olarak gösterilen II. Meşrutiyet, yinelemek
gerekirse, bir devrim, bir ihtilaldi. Bu, Batı’nın eliyle değil, elinin
yanmaması adına maşa ile gerçekleşmiştir. İçinde bulunduğumuz Şubat ayı
itibariyle, vefatının 100.yıldönümünde II. Abdulhamid’i rahmetle yâd ederken,
kendisiyle ilgili geçmişe dönük şu kurguyu da yapalım. II. Abdulhamid isteseydi
eğer, aynı Fransızlar gibi, Batı’nın tabiriyle Jön Türkler’in
1908’deki isteklerini bunun yanı sıra İttihat ve Terakki’yi de çok kanlı
biçimde yok edebilirdi. Padişah bunu yapsaydı, İngilizler’in eliyle yine
İttihat ve Terakki üzerinden gerçekleşen 31 Mart Olayı hiç
yaşanmayacaktı belki. II. Abdulhamid, din ve ırk ayrımı yapmadan Osmanlı
halkını düşünen bir liderdi. Esasen bizim, dönemin şartlarını da iyi okumamız
gerekiyor. Batı her taraftan kuşatmış, Çukurova’da İngilizler, Ermeniler’i
kışkırtarak meydanlara sürmüş, Akdeniz’de ABD gemisi dolaşmakta ve Adana
Karataş açıklarında müdahale için hazır beklemekte. Daha bir sürü hadise.
Osmanlı’nın son günlerini hüzünle seyredip, 10 Şubat 1918’de İstanbul’da vefat
eden II. Abdulhamid’den geriye bize en önemli miras olarak, “Batı’yı okuyup
anlama ve İttihad-ı İslam” kalmıştır. İttihat ve Terakki’nin, Almanya
ve Sovyet Rusya ilişkilerini, Sebîlürreşad Genel Yayın Yönetmeni Fatih
Bayhan ile birlikte hazırladığımız, Sultan Galiyev’in hayatını ve
İslamcılığını anlatmaya çalıştığımız, önümüzdeki günlerde okuruyla buluşacak
olan kitabımızda bulabilirsiniz. Kitapta, Mustafa Kemal Paşa’dan Mehmet
Âkif’e, Enver Paşa’dan Abdürreşid İbrahim’e, Halil Paşa’dan
Mustafa Suphi’ye, Irak Cephesi’nden Bakü’ye, Kırım’dan
Ankara’ya, İstanbul’dan Kazan’a, Sebîlürreşad’dan Hakimiyet-i
Milliye gazetesine kadar pek çok ilginç bilgiler de yer almaktadır.
Mehmet Poyraz - mehmetpoyraz01@gmail.com
Sebîlürreşad Dergisi, Sayı: 1025, Şubat 2018, S:42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder