22 Haziran 2017 Perşembe

Horasan Erenleri ve Parvus!

Avrupa’daki yaşamından itibaren  Batı’da,  Alexander Helphland adıyla anıldı. Türkiye’de, Osmanlı’da; Parvus olarak bilinmektedir. En sevdiği iş, silah kaçakçılığıydı. Bu ticaretlerden yüklüce para kazandı. Milyoner bir sosyalist olarak 1924 yılında Berlin’de ölen Parvus, 1910 – 1915 yılları arasında İstanbul’da yaşadı ve çeşitli dergilerde yazılar kaleme aldı.

Bu yazılardan bazıları Türk Yurdu’nda da yayınlandı ve oldukça dikkat çekti.

Parvus’un İstanbul yazıları çok yorumlandı ve nedense bir türlü unutulmadı. Hâlbuki, aynı Parvus’un, 1900’lü yılların başında Rusya’da komünist devrim üzerine Lenin’e ve Troçki’ye taktik vermesinden, ilginçtir, sosyalistler hiç bahsetmezler. 

Parvus’un, Türk Yurdu’nun sahibi Yusuf Akçura ile aralarında fikir alışverişi olduğu hep iddia edildi. Kimine göre Akçura, görüşlerinde Parvus’tan etkilenmiştir. Akçura, Parvus’a neden yazdırdığını, Parvus’u takdim yazısında anlatır. Bu yazıda, Cavit bey gibi iktisatçıların Türk Yurdu’nda yazmalarının, iktisadi meselelere çare olmaları davetiyle başladığını fakat hiçbirinin buna yanaşmadığını belirtir. Okuruna Parvus’u anlatır ve der ki; 
“Ekonomik ve sosyal meselelerin bazı önemli yanlarına katılmamakla beraber, Türk halkına yardım edecek fikirlerinden ötürü yazılarını yayınlayacağım.” 

Rusya’da Troçki’nin yazdığı devrim broşürüne ön söz de yazan Parvus, buradaki hiçbirini Türk Yurdu’nda kullanmaz. Yani sosyalizmden hiç bahsetmez. Aksine, Osmanlıya akıl verir ekonomi alanında, bağımsızlık alanında.

Alman Sosyal Demokrat Partisi üyesi, Alman Devleti ajanı ve Rus asıllı Parvus, Cumhuriyet sonrası ara ara gündeme geldi. Bu gündem sadece akademik seviyede kaldı. Parvus hakkında azımsanmayacak kadar makaleler ve tezler yazıldı. Hatta bazıları aldı onu sol’a bile monte etti. Adı bugünlerde yine gündeme gelmeye başlayan Parvus bundan 7 – 8 yıl önce siyaseti meşgul etmişti. 

2009 yılının ekim ayında gerçekleştirilen AK Parti Kongresi’nde, dönemin Başbakanı ve partisinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin kültür mozaiğine dikkat çekti. Bu mozaikte yer alan isimleri de sıralayan Erdoğan’ın listesi şöyleydi; 
Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş, Pir Sultan Abdal, Hacı Bayram Veli, Yunus Emre, Mevlana, Sebahat Akkiraz, Tatyos Efendi, Cem Karaca, Ahmet Kaya, Mehmet Akif, Nâzım Hikmet, Ahmet Hani ve Said-i Nursi.
Ana muhalefet partisi CHP, Eroğan’ın kültür  mozaiği listesine yanıt vermekte gecikmedi. O dönem CHP’nin Grup Başkanvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu’da kendine göre bir kültür mozaiği listesi hazırlamıştı. Kılıçdaroğlu’nun listesinde de şu isimler yer almıştı; 
Yaşar Kemal, Necip Fazıl Kısakürek, Aziz Nesin,Yılmaz Güney, Mimar Sinan, Sabahattin Ali, Ziya Gökalp, Âşık Mahzuni Şerif, Parvus Efendi, Agop Dilaçar, Kul Himmet, Cemil Meriç, İdris-i Bitlis-i ve Mustafa Suphi. 
Konumuz, her iki siyasetçinin de ifade ettiği bu isimleri irdelemek veya yeniden “kültür mozaiği” tartışması yaratmak, listeyi yeniden alevlendirmek değil. Esas konumuza geçmeden önce belirtmek isterim; Erdoğan’ın o isimleri saymadan önce, her hangi bir planlama, düzenleme yaptığını sanmıyorum. Kongre hitabında ihtimaldir ki, doğaçlama bir konuşma yapmış isimleri saymıştır. Zaten listesi de gayet makul bir seviyede. Toplumun genelinde karşılığı olan isimleri sıralamıştır.
O dönem, Erdoğan’ın ve Kılıçdaroğlu’nun kültür mozaiği listesinde yer alan isimleri aşağı yukarı bilmeyen yoktur. 

Yalnız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun listesinde yer alan “Parvus Efendi” isimli şahsiyet için bunu söylemek pek doğru değildir. Yine ihtimaldir ki; Kılıçdaroğlu’nun listesi doğaçlamadan çıkmadı. Aksine, üzerinde çalışılarak belirlenmiş. Bu tespiti “Parvus Efendi”den gayet anlamaktayız. Unutulan, unutturulan “Parvus”u, bir de hani Osmanlı döneminde yaşamış ya, o bakımdan da Kılıçdaroğlu bu ismi bayağı önemli bir kişi olarak görmüş olabilir ve belki de mealen şunu diyecekti; “Bakın siz unuttunuz ama biz unutmadık bu efendiyi.” 

Kılıçdaroğlu’nun Almanya hesabına çalışan ajan Parvus’u hiç tanımadığını şu açıklamalarından anlamak zor olmasa gerek; 
“Olayı bir kişiye odaklayıp, onun geçmişte yaptığı hataları, eksiklikleri öne çıkararak yorum yapmanın doğru olmadığı kanısındayım. Sorulunca, hemen ilk aklıma gelen isimleri saydım. Parvus Efendi’nin de yazılarından derlenen ‘Türkiye’nin Mali Tutsaklığı’ diye bir kitabı vardı, okumuştum. Bana göre önemli bir kitap. Orada ileri sürülen düşünceler, o dönem Türk solcularını, milliyetçilerini etkilemiştir.”

Türkiye’de sol görüşü temsil eden bir partinin üyesi (ve bu kişi ileride CHP genel başkanı oluyor) Parvus’u yukarıdaki sözleriyle açıklaması, davasının ne kadar bilincinde olduğunu açıkça göstermekte. Şuan CHP lideri olan Kılıçdaroğlu şunları söyleseydi eğer anlardık belki; 
“Troçki’nin, Lenin’in yol arkadaşıdır. Rusya’daki 1917 Ekim Devrimi’nin öncüsü olan 1905 Devrimi’nin kuramcısı, uygulayıcısıdır; mazlum halkların temsilcisidir ve bu yüzden Parvus önemli bir şahsiyettir.” 
Ne yazık ki bu sözleri söyleyemez, bilmez; bilse de yine söyleyemez. 
Parvus tartışması o dönem birkaç gün gündemde kaldı. O da birkaç kişinin ekseninde. İlk fitili ateşleyen Engin Ardıç oldu. 

Parvus meselesini ironik şekilde ele alan Ardıç şunları yazmıştı; 

“Kılıçdaroğlu, Parvus Efendi’yi, Tatyos Efendi, ya da Yorgo Bacanos gibi birisi sanıyor olmalı!... Üstelik Parvus “Efendi” ha... “İttihatçı ağzıyla” söylenişi... Liman von Sanders “Paşa”, Von der Goltz “Paşa”, Yarbay Lange “Bey” gibi bir şey... Bu adamın asıl adı, Alexander Helphand. Türk olmadığı gibi, “Osmanlı tebaı” falan da değildir. Kendisi bir Alman ajanıdır. Aynı zamanda silah taciridir.

O dönemin Alman gizli servisi tarafından “sosyalist rolü oynamakla” görevlendirilmiştir, hani bizim Mahir Kaynak gibi... Nitekim, 1917 yılında Rusya’nın daha da karıştırılması, büsbütün çökertilmesi ve savaştan çekilmesi için Lenin ve arkadaşlarını Zürih’ten hani o ünlü “mühürlü trenle” Almanya’yı dikine geçerek İskandinavya üzerinden Petersburg’a gönderen de bu adamdır! Pazarlığı o yürütmüştür. Düşman topraklarından düşmanla anlaşarak rahatça geçen, “Alman smokiniyle devrim gerdeğine giren” Lenin’i eleştirmek doksan yıldır hiçbir komünistin aklına gelmemiştir.” 

Gazeteci Atılgan Bayar’da konuya dahil olmuştu. Parvus’un İttihat ve Terakki üzerindeki etkisiyle, Osmanlı’nın Almanya’nın yanında 1.Dünya Savaşı’na girmesini kışkırttığını da belirten Bayar şu ifadelere yer vermişti; 

“Savaş süresince silah ticareti yapıyor, dünyanın sayılı zenginlerinden biri oluyor ve Lenin devrimini finanse ediyor. Lenin ise, devrimden sonra, ortalığı karıştırabileceği endişesiyle onu ülkeye kabul etmiyor. Dünyanın en zengin adamlarından biri olarak ölüyor. Şimdi daha ileri gidelim ve Kılıçdaroğlu’nun açılım listesindeki Parvus Efendi aynı zamanda büyük bir Mason üstadıydı. 

Ama o devirdeki Masonluğu bugünkülerle karıştırmayın. Dönemin Mason localarında gizli ama doğrudan siyaset planlaması yapılıyordu. Moskova’daki Uranis locasına üyeydi. Türkiye’de Abdülhamit’in devrilmesinde büyük rol oynayan ve merkezi Rusya’da olan Astrea locasını, Abdülhamit’in burnunun dibinde oluşturmuştu. 

Keza, kendi yetiştirmesi Jalobinsky, ilk Siyonist örgüt olan Meskala’yı İstanbul’da kurmuştu. Tarihte şöyle bir baktığımızda; Osmanlı’yı Filistin’i kaybedeceği bir savaşa girmesi konusunda teşvik eden bu adamın, tesadüf bu ya, o topraklarda yeni bir devlet kurulmasının teorik altyapısına da aynı zamanda katkıda bulunmuş olduğunu görüyoruz.”

Kısa süreli gündemde kalan ve basında fazla yer almayan Parvus meselesine o dönem derinlemesine analiz de yapılmadı. Oysa ki, sol basının aydınları Parvus’u iyi tanır. Bolşevik veya Sovyet tarihi kitaplarında Parvus karşınıza bir şekilde çıkar. Lenin’in Sovyet devrimi için Avrupa’dan trenle gelişini sağlayan kişi Parvus’tur. Lenin’in önüne bu konu birkaç defa düşer.

Lenin; “Alman parasıyla Rusya’da devrim yaptığımı söylüyorlar. Rus parasıyla Almanya’da devrim yapacağım.” Bu sözler de doğruluyor değil mi? Alman parasıyla Sovyet devrimi!

1900’lü yıllarda; Osmanlı ve Rusya’yı kaosa sürükleyen hareketlerin mimarıdır Parvus. Özellikle, Osmanlı tebaasındaki azınlıkların isyan etmesinde rolü büyüktür. Fikirleriyle, yardımıyla Rusya’da devrim gerçekleşir ama bu ülkeye gelmesine izin verilmez. Kral çıplaktır artık. Troçki’ye, Lenin’e akıl veren, devrim adına yardımlarda bulunan Parvus, çok istemesine rağmen, Sovyet Rusya’ya hiçbir zaman sokulmaz. 

Parvus’u, sözde “efendi”yi, Türkiye’nin kültür mozaiği listesinde yer vermek bu ülke adına utançtır. 
Parvus tartışmasının olduğu 2009’daki o günlerde, sol kesim de diyebileceğimiz bazı yayınlarda Ardıç ve Bayar’ın görüşlerine tepkiler de oldu elbet. Fakat bu tepkilerin altında ciddi bir dayanak yoktu. Zaten olamaz da. Yine de savundular bildiklerini; 

“Parvus Efendi, çözüm olarak Düyun-u Umumiye’nin kaldırılmasını, Tütün Rejisi gibi Batılı tekellerin tasfiye edilmesini, Osmanlı gümrük duvarlarının yeniden yükseltilmesini önermişti. Bu uygulamalar bugün de gündeme alınabilecek ulusal ve korumacı iktisat politikalarıdır. Parvus, Türkiye için halkçı-devletçi bir ekonomi ya da sosyalizm önermedi. Onun fikri Rusya için de savunduğu gibi, ulusal kapitalizmin gelişmesini beklemek yönündeydi. Bu da onun Menşevik fikirleriyle örtüşüyordu. Parvus’u aşmak Atatürk ve Türk Devrimi’ne düşmüştü.” 

Buradan da anlaşılacağı üzere, diyemediler ki; 
“İttihad ve Terakki”nin savunucusu Parvus, II. Abdülhamid döneminin sonunu hazırladı ve ülkenin kaosa sürüklenmesinde yardımcı oldu.” 

Dahası şunu bile diyemediler; “Alman Milliyetçisiydi ve ajanıydı.” 
Hangi birinden bahsedelim; Parvus’a sosyalist devrimci diye sahip çıkıyorlar ama, milyoner ve silah tüccarı olduğunu, kanlı parayla servet yaptığını anlatmıyorlar. Neden ve nasıl anlatsınlar ki? 
Zaten Parvus’un düzeni devam ediyor, ardıllarının nesli de bir türlü bitmek bilmiyor. 

Kılıçdaroğlu’nun Pavlus sevgisini açıklamasından tam 5 yıl sonra Atılgan Bayar ilginç bir anısını anlattı. Bayar’ın o yazısının hemen ardından Kılıçdaroğlu, kendisini arıyor ve randevu talep ediyor; 

“Ertesi sabah Kılıçdaroğlu beni aradı ve görüşmek istediğini söyledi. İstanbul’a buyur ettim.
Home-office’imde beni ziyaret etti.Orada bana, Parvus Efendi’yi sadece Türkiye Ekonomisi üzerine yazdığı bir kitaptan tanıdığını söyledi.  Başörtüsü meselesinin çözümüne katkısı olabilir diye kendisini birkaç dindar dostumla buluşturdum. Orada çözümü istiyor gibi konuştu. Ancak, daha sonra yaptığı açıklamalar, beni çok şaşırtmıştı. Yine de kendisine dindarlar ile ilişki kurmasını, CHP’nin akıldışı laiklik anlayışını revize etmesini telkin ettim. Son görüşmelerimizden birinde, ki artık Genel Başkan’dı...: Benim için ‘Fethullahçı,’ dediklerini söyledi... 

Dolaylı olarak soruyordu işte: Fethullahçı mısın? Kılıçdaroğlu benim için o noktada bitti. Benim gibi bir profilin Fethullahçı olabileceğini düşünebilecek zihniyette bir adam, bu ülkeyi yönetemez, yönetmemeli de... Kendisi ile görüşmeyi kestim. Bugün bakıyorum da... O günkü konuşmalarımıza dair her şeyi yanlış anlamış. 

Ben ona, ‘bu ülkenin milli dindarları ile iletişim kur,’ derken; o gitmiş Gülen Cemaati ve Memur Şeyh Haydar Baş ile ittifak kurmuş. Tıpkı onu ilk tanıdığım zaman Parvus Efendi’yi muteber bir Cumhuriyetçi ve bağımsızlıkçı zannettiği gibi.”


2017 yılındayız, yine Parvus gündemde. 
Fakat bu sefer farklı bir yerden. İddiaya göre Parvus, Horasan Erenleri’ne çalışan bir “eleman” mış! 
Parvus’u fazla tanımayan, hiç bilmeyen biri için bu iddialar pek anlam ifade etmez. Az da olsa, tarih okuyan biri pekala Parvus’u ve yaptıklarını hemen bilir. 

Güneş gazetesinden Ömer Özkaya Parvus’u öyle bir anlatıyor ki, neredeyse Osmanlı ve Türk kahramanı ilan edecek;

“…Parvus Efendi, Rusya’nın eğitip, şüphe çekmemesi için, eğitimden sonra Almanya’ya yerleştirdiği adamı. Almanya önüne atılan yemi yuttu. Tıpkı İngiliz ve Fransız’ların Mişel Eflak’ı benimsemek zorunda kalması gibi… Altın Orda Devleti aslında son bulmamış, Rusların içerisinde yerini alma kararı almıştır. Parvus Efendi, değişik noktalara seyahat eder, Tahran’a gider, Tebriz’de oturur bir süre. Buradan Türkmenistan’a sonra da Kazakistan’a geçer. Yaklaşık 1,5 yıl, Türk coğrafyasında yolculuk yapar. Bu sırada izlendiğinden habersizdir. 1,5 yılın sonunda, azmi ve çileye talip olduğu görülünce, Horasan Erenleri tarafından çağırılır…”

Parvus hakkında yazı dizisi hazırlayan ve kendisi hakkında “efendi” demeden cümle kurmayan Ömer Özkaya iddialarını bu şahsın hatırat kitabına dayandırmakta. 

Ciddi ciddi Parvus’un Horasan Erenleri tarafından yetiştirildiğini ve yaptığı işlerin görevlendirme olduğunu da yazan Özkaya’nın, bu iddialarının sonunda nereye varacağını hayli merak etmekteyiz. 

Kaynaklar: 
Akçura, Yusuf. Türk Yurdu, Sayı:9, 1912, S:262
Kim bu Parvus Efendi?, Milliyet, 08.10.2009
Ardıç, Engin. Parvus Efendi, Sabah, 07.10.2009
Bayar, Atılgan. Kılıçdaroğlu fena pot kırdı, Akşam, 07.10.2009
Ataberk, Kaya. Parvus Efendi ve Engin Ardıç Efendi, Türk Solu, Ekim 2009
Bayar, Atılgan. Parvuscu Kılıçdaroğlu, Fethullahçı CHP’ye oy verecek Atatürkçü bulabilecek mi?, Yeni Asır, 10.03.2014
Özkaya, Ömer.  Parvus Efendi, Güneş, 17.05.2017
Özkaya, Ömer.  Parvus Efendi2, Güneş, 21.05.2017

MEHMET POYRAZ 

SEBÎLÜRREŞAD DERGİSİ - SAYI: 1017, HAZİRAN 2017

Hiç yorum yok: