22 Haziran 2017 Perşembe

Ortadoğudaki sancının asıl nedeni yapay sınırlar

2.Dünya Savaşı’na Türkiye’nin de kendi saflarında katılması için defalarca öneride bulunan dönemin İngiltere Başbakanı Winston Churchill çok çaba göstermişti. Churchill, Türkiye’nin bu savaşa girmesi hususunda gayri resmi görüşmelerin yanı sıra resmi toplantılarda yapmıştı. Yine o dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile 30 Ocak 1943 yılında Çukurova’da buluşan Winston Churchill’e Türkiye tarafından olumsuz cevap verilmişti. İngiliz kurt siyasetçi Churchill pek niyetliydi Türkiye’yi savaşa sokmaya.

1943 yılının sonlarına doğru, Churchill’in önderliğinde; Mısır’ın başkenti Kahire’de 2. Dünya Savaşı’nın konu edildiği art arda iki konferans gerçekleştirildi.  Bu konferanslar dizisinde Türkiye’nin de savaşa girmesi istendi. Kahire Konferansı ve İkinci Kahire Konferansı başlıkları adı altında gerçekleşen bu buluşmalarda Türkiye tarafı savaşa girmeyi kabul etmedi. Churchill çok içerlemişti Türkiye’nin savaşa girmemesini, yaşamı boyunca hemen hemen tüm arzuladıkları gerçek olan bu siyasetçinin bizleri savaşa sokma düşüncesi hayalden öteye geçemedi.

İngiltere’de 5 Bakanlık görevinde bulunan, Kahire konferanslarında ülkesini Başbakan olarak temsil eden Churchill, 1. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin Denizcilik Bakanı idi. 1921 yılında, Kahire’de bugünkü Arap ülkelerinin sınırlarının çizildiği toplantıya başkanlık eden Churchill, İngiltere’nin Sömürge Bakanlığı koltuğunda oturmaktaydı. Bu toplantıda kendisine Lawrence ve Gertrude Bell gibi bölgenin ünlü İngiliz ajanları ve 40 harita mühendisi eşlik etti. Elinde cetvelle keyfine göre alkollü vaziyette ülke sınırlarını çizerken,  Lawrence ve Gertrude Bell’in bazı bölgelerin itirazıyla karşılaşsa da o çizmeye devam etti.

Ürdün ve Suudi Arabistan arasındaki düz çizgi halindeki sınırın hiç sebep yokken çıkıntılı olmasını da tarihçilerin çoğu şöyle yorumlar; Churchill o masada alkollüydü, yemeği de fazla kaçırmıştı, aşırıda kilosu vardı tam çizim için eğildiğinde hıçkırığı tutar ve o esnada elinden kalem kayarak bugünkü Ürdün ve Suudi Arabistan arasındaki tuhaf çıkıntı meydana gelir. Bölge insanının çoğu bu çıkıntıdan “Churchill’in hıçkırığı” diye bahsetmekte. Hıçkırıktan dolayı meydana geldiği öne sürülen Suudi Arabistan’dan Ürdün’e doğru giden çıkıntının hikayesi ne kadar doğrudur bilinmez ama, kesin olarak şunu söyleyebiliriz; 1921 yılında nahoş kafayla çizilen, Osmanlı Devleti’ni parçalayan bugünkü Arap ülkelerinin sınırları gerçekte yapaydır.

1921 yılında çizilen o sınırların yapaylığına gelince, Osmanlı Devleti’nin ardından bu bölgedeki, üst akılların deyimi ile Ortadoğu’da yaşayan mazlum insanların neler çektiğine son doksan yıldır hepimiz şahitlik etmekteyiz. Günümüze baktığımızda, İslam coğrafyasının önemli bir kısmının barındığı bu bölgenin hali dehşet verici. Batı dünyası burada dehşet saçmaya devam ediyor.

MEHMET POYRAZ - Sebîlürreşad Dergisi, Ağustos-2016

Hiç yorum yok: